31 Ekim 2009 Cumartesi

Kitap dolu 9 gün…

Beylikdüzü'ndeki TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi'nde 8 Kasım’a kadar sürecek olan 28. İstanbul Kitap Fuarı başladı.

Yurt içi ve yurt dışından 550 yayınevi ve sivil toplum kuruluşunun katılımıyla düzenlenen 28. İstanbul Kitap Fuarı’nda uluslararası etkinliklerin yanı sıra söyleşi, panel, şiir dinletisi, atölye ve çocuk aktiviteleriyle birlikte 297 etkinlik düzenlenecek.

Fuarın bu yılki onur konuğu şair, tiyatro eleştirmeni ve çevirmen Cevat Çapan. Fuar süresince Cevat Çapan’ın şiirleri, çevirileri ve yaşamı üzerine söyleşi ve panellerin yer aldığı etkinlikler düzenlenecek.

Bu sene, Kitap Fuarı’nın ana teması ise, 'Kültürlerarası Diyalogda Çeviri' olarak belirlendi. Bu tema çerçevesinde düzenlenecek etkinliklere yurt dışından yazar, çevirmen ve konuklar davet edildi.

Etkinlik takvimine buradan ulaşabilirsiniz.

www.ntvmsnbc.com

20 Ekim 2009 Salı

UP'ladım

Tür: Komedi/Macera/Animasyon/3D
Gösterim Tarihi: 16 Ekim 2009
Yönetmen: Pete Docter, Bob Petersen
Senaryo: Bob Petersen
Müzik: Michael Giacchino
Yapım: 2009,ABD,96 dk

IMDB puanı: 8.6
Hayatı boyunca yaşamak istediği macera hayalini gerçekleştirmek için evine binlerce balon bağlayıp Güney Amerika'nın vahşi doğasına doğru yolculuğa çıkan 78 yaşındaki baloncu Carl Fredricksen'ın hikayesinin anlatıldığı yeni bir komedi.

Ancak Carl, yolculuğa başladıktan sonra en büyük kabusunu da yanında götürmekte olduğunu fark eder: fazlasıyla iyimser, doğa kaşifi 8 yaşındaki Russel'ı.

Sinema salonlarında daha fazla 3 boyutlu film gösterilmesi için Hollywood’un son dönemdeki çabasına katkıda bulunmak amaçlı, bu yıl Cannes Film Festivali’nin açılış filmi olan Up/Yukarı Bak'ın Türkçe seslendirmesinde Erol Günaydın baş karaktere sesini verecek.

İzlediğim en iyi animasyonlardan.Komediden çok macera var bu filmde; seslendirme,konusu ve efektler çok iyi.İzlemenizi tavsiye ederim,3D izlemedim ama onun da seyri başkadır.Benim bu filme puanım 9...

19 Ekim 2009 Pazartesi

Bir Çift Yürek - Marlo Morgan


Bir Çift Yürek
Marlo Morgan
Klan Yayınları
216 Sayfa
Nisan 2007
Puan:9.9

Bir Çift Yürek,Amerikalı bir kadının Avustralya'da yaşadığı ruhsal yolculuğun öyküsüdür.Göçebe kültürden Aborjinler eşliğinde ,kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle ,"Gerçek İnsanlar"la birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya katettikleri uzun bir yürüyüşe çıkar.Bu süre boyunca,çölün çorak coğrafyasındaki bitkiler ve hayvanlarla uyum içinde yaşamayı öğrenir.Olağandışı insanlardan oluşan bu toplulukla birlikte yaptığı yolculukta Morgan,bu insanların 50.000 yıllık kültürlerinin felsefesi ve bilgeliğiyle tanışır. Macerasının ilk gününden itibaren bu çetin yolculuğun zorluklarıyla mücadele etmek zorunda kalır.Dayanıklılığın her gün sınandığı bu zorlu yolculukta ,karşılaştığı her zorlukla birlikte ruhu da değişime uğrar...Aborjinler onu,büyük bir alçakgönüllülükle kendilerinden biri olarak kabul eder ve onun şefkat dolu öğretmenleri olurlar.Öğretmenlerinden,her insanın eşsiz niteliklerini ve içsel ruhunu takdir etmeyi ve kutlamayı öğrenirken bir yandan da güçlü şifa yöntemlerine tanık olup onların canlılarla ilgili farkındalıklarının ne kadar derin ve anlamlı olduğunu da anlamaya başlar. Bir Çift Yürek,yazarın kendi bastırdığı ilk basımından itibaren uluslararası bestseller olmuş ve tüm insanlığa eşsiz,zamanın derinliklerinden gelen güçlü bir mesaj iletmiştir.Eğer tüm varlıkların,aynı evrensel birliğin bir parçası olduğunu anlarsak ,dünyamızı yok oluştan kurtarmak için halen geç kalmış sayılmayız.Varolan her şey inanılmaz derecede güzel ve hassas bir karşılılı bağımlılık dengesinde bulunmaktadır.Eğer bu mesajı alabilirsek,o zaman bizim yaşamlarımızda Gerçek İnsanlar'ınki gibi yüce amaçla dolabilir.

Okunması yetmeyen bir kitap,üzerine düşünülmesi ,yaşanılması gereken bir kitap ve belki de bir kitaptan daha fazlası,kutsal bir mesaj...
Yeryüzünde böyle bir yaşam süren insanların olması,yani inançlarını ve benliklerini sonuna kadar korumuş ve onu yok edebilecek kadar cesaretli varlıklar...
Anlayamadıklarımızı gören ve bize anlatan Gerçek İnsanlar'ı tanımak güzeldi
Okuyun,okuyun ve hayatınızı gözden geçirin...


Kitaptan bölümler:

"Evet,kabul etmeliydim,pek çok mutant kendilerine bir yeteneğin verilip verlmediği konusunda kafa bile yormamıştır,hatta ölene dek yaşamın amacını bile akıllarına getirmemişlerdir.Arkadaşım başını sallarken gözleri yaşla dolmuştu,böyle birşeyin gerçekleşebileceğine inanmak ona öyle zor gelmişti ki!"

"Gerçek İnsanlar halkı yüzyıllardan bu yana,yeni doğan her bebeğe aynı sözü söylemişlerdir.Bu dünyaya gözlerini açan herkesin duyduğu ilk insan sözleri şunlar olur:"Seni seviyoruz ve yolculuğunda sana destek olacağız ." Bitiş şölenlerinde de herkes sonsuzluğa geri dönmeye karar veren kişiye sarılır ve aynı sözleri yineler.Gelişinde duyduğun sözlerle gidişinde duydukların aynıdır."

"Seninle yeniden karşılaşacağız ve bu kez insan bedenleri yükümüzden kurtulmuş olacağız"


Not:Bu kitabı bana veren Oğuz Yeşilçimen'e teşekkürler:)))

18 Ekim 2009 Pazar

Sadece sevmek

Sadece alışmak zamana, sensiz geçmezken bile
Söyleyecek söz bulamamak, dokunsan ağlamak
Baksan kaçırmak gözlerini, anlamak duyamadan
Anlatamadan, söyleyemeden getiremeden dile
Sadece sevmek, böyle sevebilmek seni

Geri dönüş, geriye dönüş olmasa da dönebilmek
Beni buluş, seni buluş olmasa da diyebilmek
Aşık oluş, aşkı buluş olmasa da, sevmek
Sadece sevmek, böyle sevebilmek seni.


ibrahim salatan

Böylesine Uzakken Yakın Kalma

Böylesine uzakken sevmeye durma öyle yakın
Cayır cayır yakma kalbimi yok yere yapma
Bakma öyle sanki sevmeyi bilirmiş gibi
Git böylesine uzakken yakın kalma
Solmasın güllerim penceremde dokunma sakın
Yine herşey karanlık yollar yağmurlu
Biliyorum ki senden uzak bana ait olanlar
İsteme benden tutukluyum sevdalara
Ne yaşarsın sevmeyi ya da kaldırmaz mı yüreğin
Uzak çok uzak hemde,kas katı, soğuk taştan ellerin
Bir kere tutmaya görsün yasak etme bana elleri
Bakma öle sanki sevmeyi bilirmiş gibi
Git böylesine uzakken yakın kalma
Öyle tutkulu ki gözlerim bakışların çözüyor bakma
Cayır cayır yakma kalbimi yok yere yapma
Sevme beni yarım kalacaksa verme söz
Aç yüreğim susuz doyurma sevdanla kusturacaksan
Aşk deme ayrılıktan ötesi yok boşanmış sevdaya
Ne olursun böylesine uzakken sus
Sırılsıklam duygularım öyle saf öyle temiz ki
Ne olursun boylesine uzakken yakın kalma

Oğuz Yeşilçimen

GİTMEK…

Gitmek vardı hep uzaklara herkesten uzaklara
Bir başına kalmaktı maksat kafa dinlemek
Silkelenip yeniden kalmak için gitmek
Yanlızlığı bu kadar istemek yalnız kalmamak için

Kendime bakmak bir müddet sessiz sessiz dertleşmek
Medet ummak uzaklardan yaklaşan gemilerden
Dinlemek dalgaların türküsünü kumlara sarılışını izlemek
Hiçte fena olmaz hani kalender bir deniz kenarında yürümek

Biraz gölgede kalmak azda olsa biraz yanmak güneşte
Yeterki söküp atmak eskileri üzerimdeki kirleri
Yıkanmak buz gibi suyun altında bir yudum içmek
Her seferinde yeniden doğabilmek için azcık gitmek

Saçlarım ıslak ıslak ellerim gözlerim sırılsıklam
Esnemek yalnızlığın ellerindeki mutlu bir uykuya
Aşmak patikaları iz bırakmadan basmak çamurlara
Ordan uzaklara ta uzaklara çekip gitmek azcık

Herşeyden uzak çok uzaklara varmak koşarcasına
Güneşin doğuşuna kalamadan batışına el sallamak
Fırlatmak içimde ne varsa atmak ardından
Uyanmak gün doğumuna yeniden başlamak
Yeniden başlamak için hani azcık gitmek uzaklara

oğuz yeşilçimen

Elveda

karşı penceredeki iki güvercin yumurtası
sen gibi bıraktı güvercin ,yavrularını
hayatın sarısı beyazına karıştı

karşı pencerdeki iki küçük beyazlık
sadece bir el mesafesinde
gitarın telleri kesti elimi
kan aktı bu güz arifesinde

hayat sadece iki küçük yumurta şimdi
biri sen,öbürü de sendeki ben
onlar yumurtalarını kırıp
uçmayı öğrenip
beni bırakıp gidecekler
sen de git,kurtulamıyorum senden
korsan misali bitsin bir anda bu şarkı
küfredeyim satıcıya
ama hayata inat aynı satıcıdan aynı aşkı yeniden alayım
ya da sana inat yaşayayım başka kollarda yalanları

gözyaşlarımda senin yansımaların olmayacak mı?
her saniye seni düşünürken kanım toprağa karışmayacak mı?
önümüzdeki sene, yılbaşında, seni dilemeyecek miyim o seneden?
mumları üflemeden önce senin adını fısıldamayacak mıyım?
senin olamadığımı bile bile nefes almayacak mıyım?
o zaman neye yarar kalp atışlarım ,gözyaşlarım ,soluk nefeslerim...
al, hepsi senin olsun ,senin için olsun

ben güneşe elveda (e)diyorum
mutluluğa ,hayata daha da fazlası sana
ama hiç bitmesin istiyorum bu dizeler,
ayrılık gibi
o da hiç bitmesin,senden ayrılmak bin yıl sürsün
kollarım kopsun,gözlerim kurusun,kalbim dursun
ruhum buharlaşsın ,bedenim toprak olsun
herşey yok olabilir
ama sendeki ben asla

elveda
artık eksik yaşamım ben,yaşamımı eksik yaşarım


mc

ba-ba

kimi sopa gördü anasının karnında,
sopanın diğer ucunda bir el ,
takip etti eli
uzun bir kol
sonra tanıdık bi yüz,,
birbirinin aynı iki hece düştü dudaktan,,
ba-ba


mc

Göç

hoşgeldin diyor betonlara komşular
ulaşmak istiyorlar göğe gökdelenler
kuşlar kaybetti savaşı
göçtüler öteki dünyaya
nesli tükendi çığlıkların
gökte ölüm sessizliği
bitiyor şairin dizileri


mc

üç kardeş

biz toprağa karışmış savaşlar yapıyoruz,
içinde üç kardeş gömülmüş
namlunun ucunda tarih var
tarih içinde üç kardeş,yoksa biri kalleş mi?

biri Yunan yoksa yanan mı?
bir yılan girdi koynuna
beslendi kanınla
kan kardeşliği bozuldu o zaman
kaldı iki kardeş

biri Ermeni,vurdu arkadan her eri
güldü yüze,vurdu tekmeyi
ama aştı dağları,gitti topraktan
atıldı oyundan ,yaptığı mızıkçılık yüzünden
kaldı tek başına

biri Türk,oldukça hür,bulunamaz böyle tür
bedel bir türk dünyaya
ama savaş ister bu toprak
ıslanmak ister kanla
savaş da değişti artık yalanla
kafalar karıştı,kalmadı kardeşlik
tam tersi bir düşmanlık

artık üç düşman var aynı toprakta
toprak küstü artık istemez savaş
içine çekmez artık insanı,kanı
bitsin ister bu kavga,bu hayat
ama...
bitmedi bu kardeşlik
bitmedi bu düşmanlık
bitmedi gözyaşı
bitmedi bu kavga,bu hayat ,bu şiir...

mc

iç savaş

aklımı temize çektim
yeniden yazıyorum hayatımı senin için,
içime sinmeyen satırlar var
benimle yok olacak,
ama bi türlü biteremediğim cümleler
benden hesap sorar,
iç savaşta olan bir kitap sayfasıyım
harfler birbirine karışmış
mürekkebe boyanmış ağaç kokusu
arıyorum ama bulamıyorum sensizliği

mc

17 Ekim 2009 Cumartesi

Donuyorum

Sanırım sonbahardı
Kasımın onunda gibi birşey
Yattığın yer ısınıyor Atam
Ama ben donuyorum

Bıraktığın miras toprak altında
Üstünde alçaklar tepiniyor
Görünce onları
Ben donuyorum Atam

Göz yaşları yıkar mı onları ,Atam?
Ya da Tanrı' nın yağmurları
Bir insan Türklüğü unutur mu Atam?
Biz unuttuk mu kan sızmış toprakları

Toprak filiz vermez oldu Atam
Kurşun işler oldu yüreklere
Namus, zihinde kayboldu
Onu ararken ben donuyorum Atam

Tarihi huzurevine verdik Atam
Artık tarihimiz bayramlardan ibaret
İçimde bir torun benliği
Dedelerimi düşünürken ben donuyorum Atam...

MC

16 Ekim 2009 Cuma

Matthew Klein - Oyunbozan


Matthew Klein
Oyunbozan
April Yayıncılık
312 Sayfa
Puan:7.5
Ocak 2009

"Kim kimi kazıklıyor? Oyunbozan'da sürekli ortalıkta dolaşan soru bu işte.Bir zamanlar varlıklı bir dolandırıcı olan Kip Largo,yedi yıl hapis yattıktan sonra doğru yolu seçmiş,hayatını küçültmüş ve bir kuru temizliyicide çalışmaya başlamış.Yaşam tekdüze,ama zaten Kip de öyle sürüp gitmesini istiyor.Ve oğlu Tobby,Rus mafyasından kaçarak gelene kadar da istediği oluyor.Kip'in artık Tobby'i kurtarmak için büyük bir dolap çevirmesi gerek ve tehlikeli bir Las Vegas kumarhane patronunun güzel eşinin yaptığı öneri de tam o zamana rastlıyor. Oyunbozan zekice yazılmış,enerji dolu ve tek solukta okunan bir roman.Bölümlerin çoğu dolandırıcılık sanatıyla(!) ilgili kısa bir dersle başlıyor ve kitabın tamamı silikon Vadisi kültürüne,en sıkı programcılara,'Kod Savaşçıları'na,menajerlik sistemiyle çalışan bilgisayarcılara dair hoş gözlemler içeriyor.Düzenbaz babasıyla,başarısız evliliğiyle,savurgan oğluyla ilgili sorunları olan Kip karika bir karakter ve suç dünyasına yaptığı kaçınılmaz dönüşü Budist terminolojisiyle yorumluyor. Türk okuru bu sürekliyici olduğu kadar eğlenceli kitap sayesinde Matthew Klein ile tanışacak ve bu adı unutmayacak."

Dolandırıcılık üzerine okuduğum ilk ve tek kitap.Sürekleyici ve hareketli bir kitap,gerçektende kim kimi kazıklıyor defalarca yanılgıya düşüyorsunuz.Aslında konuya bakarsak biraz bilişim de var kitapta,bu yüzden biraz yakın buldum kendime kitabı.Yazarın anlatımı da güzel.Okunacak bir kitap kısacası...

Ülkem

Ben ülkemi seviyorum ,
trafik ışıklarını
kırmızı geç, sarı acıma ve ez, yeşil arkana bakma,,

cenazelerini sevdim
akan milyonlarca damla
ve tabut arkası yüzbinler
unuttuk hemen naaşların değerini bilemediğimiz günleri,,

çocuklarını sevdim
tek korkuları karanlıktan çıkacak canavar ve kaçırdıkları goller
ve kafalarının üzerinde dolaşan mermiler,bombalar,
ve hepsi gerçek, ve hepsi acı gerçek,,

aptal insanlarını sevdim
aptallıklarını savunanları
ayakkabıya bakıp içindeki ayağı göremeyenleri,,

aşıklarını sevdim
bütün renklerini gördüm aşkın
beyaz saf aşkı,sarı en renkli aşkı , kırmızı nefreti yani ayrılığı boyadı,,

mevsimlerini sevdim
aşk gibi bütün renkleri gösterdi bana ,
sırılsıklam aşık olmayı öğretti bana yağmur
ve gözyaşlarımı saklamayı,,

şairlerini sevdim
beni hiç tanımadıkları halde beni en iyi anlatan sihirli parmakları,dizeleri
ve biraz da kıskandım onları,,

uyuyanları sevdim
ve biraz daha fazla uyutanları ,
uykuda kandırmak moda o zamanlar
merak etmeyin ne uyuyan güzel uyandı tatlı uykudan
ne de uyuyan dev,,

annelerini sevdim
diyecek söz onlara değer laf bulamadım
onlar bu dünyada tek,
sadece onlar canlarını parçalara bölebildi
ve şehit oğullarını vatanın topraklarına kattı,
tek gördüğüm gerçek onlar
ve eller anlattı bana kim cenneti ayağının altına aldı,
sadece o acıyı yok edebildi
sihri o öğretti ,,

Ama en çok aşık olmayı sevdim
yarin sayesinde,
paylaştıklarımızı sevdim;
rapi,yarin gözlerini ,hayatı...

MC

15 Ekim 2009 Perşembe

Tom Rob Smith-44. Çocuk


Tom Rob Smith
44. Çocuk
Doğan Kitap
Mayıs 2008
371 Sayfa
Puan:8.7

"Olmayan bir suç nasıl çözülür?
Varlığı kabul edilmeyen bir katil nasıl yakalanır?

Yıl 1953...
Stalin Rusyası...
Vahşice öldürülen çocuklar...
Ve devletin kabullenmediği cinayetler...

Şüphe,iftira,sürgün ve devlete ihanetin kaçınılmaz sonu,ölüm...Sistemi koruyan kurumlar cesur ve düzene inanan memurlarıyla ayakta durmaktadır.Leo Demidov da bunlardan biridir.Leo,savaş kahramanıdır ve güzel eşiyle Moskova'da rahat ve ayrıcalıklı bir hayat sürmektedir.Tek amacı ülkesine hizmet ekmektir.
Aniden birbirinin peşi sıra çocuk cesetleri bulunmaya başlanır.Kurbanların mideleri çıkarılmış,ayakları iple bağlanmış ve ağızlarına toprak doldurulmuştur.Herkes aksini söylese de bunun bir tesadüf olmadığı ortadadır.Leo bir iftiraya kurban gider ve uzakta bir kasabaya sürülür.Bütün hayatı alt üst olur.Kendini temize çıkarmak ve ailesinin kurtarmak için katili
bulmaktan başka çaresi kalmaz.Leo,devlet ajanları ve katil arasında amansız bir kovalamaca başlar.Ölüm ve yaşam arası bu yarışta hızlı olan kazanacaktır."

"44. Çocuk ,sizi Stalin Rusyası'nın en karanlık günlerine götürecek.İlginç,nefes kesici ve zengin bir hikayenin içine sürüklenmeye hazır olun.
New York Times"

"Derin bir anlayışın,mükemmel bir kalemin ve benzersiz bir hikayenin karışımı.
Herald Tribun"

Okuduğum en karma polisiye-gerilim kitaplarından.Yazar bu karışımı o kadar iyi yapmış ki daha ilk kitabından beni kendisine hayran bıraktı.Savaş,açlık,itaat ve ölü çocuklar...Soğuk Rusya ve savaşlar içinde gizlenmiş 44 çocuk cinayeti.Alkışı sonuna kadar hakeden bir kitap.

14 Ekim 2009 Çarşamba

Göz

küçük bi resim karesinde seni arıyor gözlerim
gözümün önündeki seni görmeyen ben miyim
yoksa gözlerimden kaçan sen misin
bilemedim

getirmedim devamını hayatın
bitemeyen cümleler gibi
anlatamadığım duygular gibi
saklı damlalar gibi
sesin soluğun kalmaması gibi
ruhu ve kalbi ikinci el gibi

işte böyle hissettim bugün
ve bu satırlarla sustum sana
sana konuşmak yerine yazdım sadece
seni sarmalamak yerine yazı yazmakla yetindi parmaklarım

şimdi bitebilir gibi
ama dün sensizlik gibiydi
yarın sonsuzluk niyetinde
önümde sade bir kolye
üzerinde bir göz kalmış,gözde ruh canlanmış...

MC

Khaled Hosseini - Bin Muhteşem Güneş


Khaled Hosseini
Bin Muhteşem Güneş
Everest Yayınları
430 Sayfa
Nisan 2008
Puan:9.6

Nereye gidersiniz gidin ülkeniz peşinizden gelir.Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar.Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi... Bin Muhteşem Güneş,ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor.Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden... Küçük yaşta evlendirilen kızlar,çocuğu olmayan kadınlar,baba ya da çocukluk aşkına duyulan,geçmişe gömülmüş aşklar... Khaled Hosseini,hasreti,dostluğu,aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan.Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle,çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabilceğini gösteren yaratıcı bir kalem. Bin Muhteşem Güneş,kelimenin tam anlamıyla 'beklenen' bir roman...

İlk romanını Afganistan'ın çocuklarına adayan yazar,bu romanını da Afganistan'ın kadınlarına adamış.Bu romanında öne çıkan duygu kadınların çektiği acılar ve birbirlerine tutunmaları.Yine çok güzel bir anlatımla birden çok olayı birlikte ele almış.Bu kitabında da ülkesine olan sevgisi ve hasreti anlaşılıyor.Beni çok etkileyen bir kitaptı.Okumanızı şiddetle tavsiye ederim

Khaled Hosseini - Uçurtma Avcısı


Khaled Hosseini
Uçurtma Avcısı
Everest Yayıncılık
Mayıs 2004
Sayfa 375
Puan:9.8

Emir ve Hasan,Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk...Aynı evde büyüyüp ,aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır:Emir,ünlü ve zengin bir iş adamının,Hasan ise onun hizmetkarının oğludur.Üstelik Hasan,orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa,Hazarlara mensuptur.Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri,çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terkedip California'ya giderler.Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür.Herşeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık,ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman.Babalar ve oğullar,babaların oğullarına etkileri,sevgileri,fedakarlıkları ve yalanları...Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı,zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk.Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü...

Gerçek olmasını isteyeceğiniz bir dostluk,gerçekleşmemiş olmasını umacağınız bir savaş,hiç bitemeyen hayat kavgası,yıllar süren kişisel iç savaş...Çok uzaklara gitse de geçmişi onu bırakmadı.
İki dostun hikayesi aklınızda yer edecek,dostluklarınızı sorgulatacak size.Dostluğu anlatan en iyi kitaplardan.
Bol bol dram içeren bir kitap,zaman zaman gözleriniz dolabilir.
Tek kelimeyle muhteşem...

13 Ekim 2009 Salı

Ece Temelkuran - Ağrı’nın Derinliği


Ece Temelkuran
Ağrı’nın Derinliği
Everest Yayınları
321 Sayfa
Haziran 2008
Puan:9.8

"Bu kitap ne sadece Ermenilere ne de sadece Türkleredir.'Ağrı’nın Derinliği',evsiz kalmanın,evinden uzak düşmenin acısını bilen,tahmin edebilen herkese yazılmıştır.
Aidiyetimizin bize ezberlettiklerinin ötesinde bir "biz" olabilir mi?İçine hapsolmadığımız,dışına atılmadığımız bir "ev" ,bir "biz" kurulabilir mi?
Ece Temelkuran,Ermeni ve Türk milliyetçiliklerine yakından bakarken,toplumların "biz"lerini kurma aşamasında neleri,nasıl dışarıda bırakmış olabileceklerini anlatıyor.
Her kitabında "ötede duranları" yakına getirmeyi amaçlayan yazar,bu kez de Ermeni meselesi gibi "çekinceli" bir konuyu odağına alıyor..."

Okuduğum zaman bana aklıma kazınan düşünceler bırakan bir kitaptı,ararat kelimesini ve biraz da Ermenileri anladığım bir kitap.Bana göre her insanın okuması gereken kitaplardan biri.Anlatım çok gerçekçi,duygular çok iyi yansıtılmış,ama kitap bittiğinde size sorumluluk ve vicdan azabı bırakabilir.En çok sayfasını kıvırdığım kitaptır kendisi...
Kitaptan bir iki kısım:

"Türkiye' nin dört bir yanından ışıklar görünür.Van'da sarı tütünlü filtresiz sigarasını yakar biri,İran'ın ışıklarına karşı.Urfa'da biri,Suriye ışıklarına bakarak paketler karşıya geçireceği bayram hediyelerini.Hakkari'de bir çocuk yüksek bir tepeye çıksa "welcome to Kürdistan" yazısını görebilir ve İzmir'de bir kadın rakı kadehi elinde efkar gönderir"denize dökülüp" karşı kıyıya geçenlere,geçemeyip ruhları Ege denizinde yüzenlere...Ama hepsi,ertesi gün,kendisine bu kadar yakın o memleketlerle ilgili öfkeli ve uzak manşetler okur gazetelerde.Çünkü üç tarafı denizlerle,beş tarafı kederle çevrilidir bu toprağın.Belki gidenler kalanlardan kalabalıktır;muhakkak ölenler,yaşayanlardan...Çünkü en yakınımızdakileri uzaklara itmek üzerinedir yanyana yaşama geleneğimiz.Biz,her gece ışıklarını gördüklerimze bir kere bile bakmamaya alışmışız.En yakınımızdaklerdir bizim en uzak komşularımız... "

"1915 yılında, bu topraklarda karanlık bir yaz yaşandı.Kim suçluydu, kim daha güçlüydü,doksan yıl bu konuşuldu.Mesele şu ki konuşanlar bizler değildik.Hepimiz,hikayelerini eksik ya da fazla anlatan hayaletlerin çocuklarıydık yalnızca.Ama biliyorduk o yaz bizimde utandığımız,yaşananlara koyulacak ad üzerinde kavga ederken eksik bir yasla geçiştirdiğimiz bir şeyler olmuştu.Oysa biliyoruz,bu topraktan sökülüp gitmiş herşey bu toprağın canını acıtıyor;bal gibi biliyoruz aslında .Bilmediğimiz şu:
Biz konuşmuyoruz,bizim yerimize hayaletler konuşuyor hala."

Suzanne Collins - Açlık Oyunları


Suzanne Collins
Açlık Oyunları
Pegasus Yayınları
Puan:9.8
Sayfa:384
Şubat 2009

"Etrafınızdaki başka herkes sabahı göremeyeceğinizden eminken vahşi bir ortamda kendi başınıza hayatta kalabilir misiniz?

Bir zamanlar Kuzey Amerika olarak bilinen bir yerin yıkıntıları içinde Panem ulusu yaşamaktadır,Capitol'ün etrafında on iki bölge bulunmaktadır.Capitol şiddetli ve acımasızdır ve bölgeler bir hat boyunca sıralanmıştır.Onların her biri her yıl yapılan Açlık Oyunları'na katılmak zorundadır.Yarışma için her bir bölge yaşları on iki ve on sekiz arasında değişen birer erkek ve kız çocuğu göndermek durumundadır.Açlık Oyunları tvden canlı olarak yayınlanan ve ölümüne bir kavgadır.
On altı yaşındaki Katniss Everdeen annesi ve kendinden daha küçük kız kardeşi ile yaşamaktadır.Oyunlarda kız kardeşinin yerine geçerek ölüm cezasını üzerine alır.Ancak Katniss daha önce de ölüme çok yaklaşmıştır ve bu kez kız kardeşi için ikinci kez kayatta kalma mücadelesi verecektir.Gerçekten ne anlama geldiğini bilmeden bir yarışmacı olmuştur.
Eğer bu mücadeleyi kazanırsa hayatta kalma seçeneğini başlatmış olacaktır.

Kazanmak ün ve talih anlamına gelir.Kaybetmek kesin ölüm anlamındadır.Açlık Oyunları başlasın..."

"Bu kitaba o kadar bağımlı kaldım ki ,yemeğe çıktığımda bile bu kitabı yanımda taşıdım ve masanın altında okumaya devam ettim.Hikayesi beni birçok gece uykusuz bıraktı çünkü bitirdiğimde bile ,yatakta bu kitabı düşünmeye devam ettim.Açlık Oyunları kesinlikle büyüleyici.
Stephenie Meyer"

"Elimden bir türlü bırakamadım...bağımlısı oldum.
Stephen King"

Bu kitap kesinlikle büyülü bir anlatıma sahip.Gerilim ve heyecan ve biraz da korku hiç bitmiyor,sürekli bir sonraki sayfayı merak ediyorsunuz.Kurgu çok iyi.Kitabı okurken kitabı yaşadım.Duymadıysanız,okumadıysanız daha fazla beklemeyin derim ben.Ayrıca serinin ikinci kitabı da çıktı,o kitabı da alıp hemen okuyacağım ve sizlerle paylaşacağım...

12 Ekim 2009 Pazartesi

Maxime Chattam- Gaia Teorisi


Maxime Chattam
Gaia Teorisi
Çeviren :Alev Özgüner
Doğan Kitap
19 TL
367 Sayfa
Puan: 7.5

Avrupa Komisyonu yetkilileri çok önemli,son derece gizli bir meselenin çözümü için sizin yardımınızı istedi.
Karınız hiç tanımadığınız bir adamla birlikte dünyanın öbür ucundaki bir adaya gönderildi ve onlardan hiçbir haber alamıyorsunuz.
Korkunç bir fırtına yüzünden bir dağın zirvesinde ,gizemli bilimsel olayların ortasında mahsur kaldınız.
Bu arada son elli yılda seri katillerin sayısı on kat arttı.
Ve şiddet kapıda...
Hala korkumuyor musunuz?
Korksanız iyi olur...

Önceki kitaplarında harikalar yaratan Chattam,bu kitapta yine farklı bir problemi kendine has uslübu ile bilinmeyen noktalara temas ederek anlatmış.Benim gibi onun hayranlarındansanız okumak için beklemeyin derim.
Kitap içinden bölümler....

"Dünyanın denetimi yaklaşık altı bin kişinin elindedir,bu sayı dünya nüfusunun yüzde 0,0001' ine tekabül eder.Piyasalara,eğilimlere,harcamalara,ihtiyaçlara karar veren onlardır.Esas olarak birkaç siyasetçi,bazı askerler ve birkaç milyarder söz konusudur.
Bu görevlere erişmek için fazlasıyla hırs ve ölçüsüz bir iktidar aşkı gerekir,gerekli fedakarlıklara ve aşırı baskılara katlanmak bu sayede mümkündür.Bu iki etken, dünyayı denetim altında tutanların itici gücüdür.Sapkın itici güçler,çünkü nevrozlar söz konusudur.Bir biçimde dengesiz kişilikler sapkınlığı.
Böylece dünya güçlü sapkınlar tarafından şekillendirilmiştir.
Gezegenimizin bir yıkım yörüngesine girmemesi mümkün mü?
Gerçeği kabul etmek lazım.
Dini kader diye birşey yok.
Sadece hayvansal bir mantık var.
Dizginleri ele almış onlar,sürümüzün en saldırganları ve biz onları körlemesine takip ediyoruz.
Uçuruma doğru."

"-Dinleyin,dedi göğüs geçirerek,bu konuda kesinlikle birşey bilmiyorum.Ama size yardımı olacaksa şunu söyleyebilirim:
Kambriyen dönemde,tahminlere göre otuz milyar canlı türü bulunuyordu,bugünse yeryüzünde otuz milyon türün olduğu düşünülüyor.Yüzde doksan dokuz virgül dokuzu ortadan kaybolmuş.Buna bir de,ortalama yaşam süresinin -son derece iyimser bir rakamla- dört milyon yıl olduğunu ekleyin;şimdi size insan türünün ilk atalarının beş milyon yıl önce göründüğünü söylersem kolayca evet diye düşünebilirsiniz:İstatistiki olarak insanoğlu süresini aştı ve belki de günleri sayılı.Mesele ,neden ve nasıl ortadan kalkacağımızı bilmekte."

Elif ŞAFAK - Aşk


"Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi,yoksa dünyevi,semavi ya da cismani mi diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur.AŞK'ın ise hiçbir sıfata ve tanımlamaya ihtiyacı yoktur.
Başlı başına bir dünyadır aşk.Ya tam ortasındasındır ,merkezinde,ya da dışındasındır,hasretinde."

Bir kitap hayatınızı değiştirebilir mi bilmem ama hayatınıza yön verebilir.Hiç tanımadığım bir kadın vardı, bildiğim sadece ismi ve bir kitap adı idi.Kaderimmiş misali hayat önce önüme aşkı koydu sonra da bu kitabı.Aşkı tadanlar okusun bence ya da teğet geçen aşklar yaşayanlar.Aşka inanmayanlar sakın ağzına bile almasın bu kitabın ismini.Sadece okuyun ,göz yaşınız olsun ,aşk ne imiş öğrenin benim gibi bocalamayın.Bir kez daha okumak isterseniz tutun kendinizi,tadında kalmalı aşk...

Kitap ilahi aşk üzerine yazılmış bir kitap.Eğer Ahmet Ümit'in "Bab-ı Esrar" kitabını okuyup Konya'ya gitmeyi ve Mevlana'yı ziyaret etmeyi çok istediyseniz bu kitabı beğeneceğinizden eminim. Yazar bu kitabı İngilizce kaleme almış ve Türkçe' ye çevrildikten sonra yeniden yazmış kitabı aslında.İsteyenler İngilizce de okuyabilir yani.

Kitabın en sevdiğim bazı kısımlarını yazmak istedim:
" Sevdiğin birini yitirince bir yanın onunla beraber kaybolur.Terk edilmiş hayaletli bir ev gibi buruk bir yanlızlığa esir olur,eksik kalırsın.İçinde bir sır gibi,giden sevgilinin yokluğunu taşırsın.Öyle bir yara ki üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin gene de canını yakar.Öyle bir yara ki iyileştiğinde bile kanar.Bir daha gülemeyeceğini,asla hafifleyemeyeceğini sanırsın.Karanlıkta el yordamıyla ilerler gibi akar hayat.Önünü görmeden,yönünü bilmeden,sadece şu anı kurtararak...
Gönlünün kandili sönmüş,zifiri gecede kalmışsındır.Ama işte ancak böyle durumlarda,yani iki göz birden karanlıkta kalınca,bir üçüncü göz açılır insanda.Kapanmayan bir göz...Ve ancak o zaman anlarsın ki bu elem sonsuza dek sürmeyecek.
Hazandan sonra başka mevsimler,bu çölden geçince nice vadiler gelecek;bu ayrılığın ardından da ebedi bir vuslat.
Yeni kaybettiğin kişiyi manevi gözle bakınca her yerde görmeye başlarsın.Denize düşen katrede,dolunayla hareketlenen med-cezirde,esen her esintide ona rastlarsın.Kuma çizili remilde,güneşte parlayan kristal tanesinde,yeni doğmuş bebeğin tebessümünde,bileğinde atan nabzında onu seyredersin.Her yerde ,her şeyde onu görürken nasıl derim ki Şems gitti?"

" Dört sene önce Mesnevi'yi yazmaya başladım.Daha doğrusu,Mesnevi kendi kendini yazmaya başladı.İlk mısranın gelişini unutmam kabil değil.Bir şafak vaktiydi.Gün ışığı karanlığı yararken kelimeler ağzımdan dökülüverdi.İstemsizce, adeta bana rağmen.Ne söylüyorum,neden söylüyorum bilemeden şiir soludum o sabah.Ve o andan itibaren dizeler belli aralıklarla gelmeye devam etti.Şiirler, soluklanacak pınar arayan göçmen kuş sürüleri gibi aniden gelir,başıma çöreklenir,bir ağızdan şakır ve sonra uçar gider. Aralarında öyle mısralar var ki "bir daha tekrar et" deseler,edemem.Selahaddin olmasa belki de çoğu kaybolacak,unutulacaktı.Ama o büyük bir sabır ve özveriyle her birini kağıda çekti.Selahaddin yazdı,Sultan Veled suretini çıkarttı.Böylece sayfa sayfa büyüdü Mesnevi.Okurunu bekler şimdi."

ELİF ŞAFAK - AŞK
DOĞAN KİTAP
TÜRK EDEBİYATI-ROMAN
FİYAT : 19.90 TL
MART - 2009
PUAN : 10