gül ay!
gül ki sevinsin gariban
donmasın sesizce yatan
aniden gelir hep kara haber
ummadığın anda
yine öyle oldu
bir hafta sonunda
birinin sonu geldi
arkada kalanları da süpürerek...
bu yüzden herkes onunla konuştu, ona acıdı, ona ilk kez dikkatlice baktılar, ilk kez onun adı bu kadar çok duyuldu değersiz dudaklarda... aslında o da bir ilki yaşamıştı: şaşırmayı. çünkü insan ruhu ölünce ilk olarak napacağını şaşırır, tepki veremez ölüme, ağlayamaz, anlayamaz, noktayı koyamaz çünkü nerede bitireceğini bilemez nasıl başladığını hatırlayamaz, altını yakar yemeğin bu yüzden yiyemez, gözü durudur artık ağlayamaz, gözü kurudur artık göremez, dili laldir artık anlaşamaz ahaliyle. ama ahali umarsızca baş sağlığı diler
ama ben bunu yapamadım
söyleyemedim acımı
hatırlatmak istemedim ona herkesin haykırdığını
belki kızmıştır bana
belki kızmışsındır bana
haklısın ama
ben de noktayı koyamadım cümle alemin sonuna
bir son bulamadım hayata
tek bir laf çıkamadı ağzımdan
içimde okyanuslar taşarken
en az senin kadar laldim ben de
sadece dua
sadece neden dedim
gidenin ardından
sabır diledim kalanlara
korktum
çok korktum
gördüğüm yüzün bir daha gülememesinden
hala gülemiyor
oysa baksa ismine
sözlüğü açıp
hatırlayacak herşeyi
hala bekliyorum
ne zaman gerçek olacak çehresi
bazen hiçbirşey yapmak anlamlıdır ya
ne kadar uğraşsan da yaptıkların yetmez ya hastaya
işte ben böyleyim şu anda
kafamın içindeki sana
bir çare arıyorum
özür diliyorum
eğer yazdıklarımı okuduysan
eğer seni ağlattıysam
şimdi dersen
bu çocuk niye yazdı birden
kelimeler dökülmüş ben farketmeden
nicedir aklımda iken
gitmiş parmaklarım
içimden
göz yaşları düşerken
birden
sorarsan eğer
ben de kaybettim gideni
sormadım nedeni
görürsen eğer gideni
haber et tez elden
ama bilirim gelmez geri
bir kere gitti mi
demişki giden
ben de öldüm
sana yardım ederim
bilirim
ruhun ölür yiterken
yardım istersen
söyle anlatırım hemen
yaşadıklarımı tez elden
belki hikayeler yazarım
belki de gerçektir söylenenler
ama boşver
sadece anla yeter
dinlemesini bil yeter
iyi bir dinleyen olursan eğer
doğar ruhun yeniden
içinde gideni taşıyarak
bir bakmışsın
durmuş acın
bitmiş beden
sensizliğinden...
yazdıklarımı kadere bırakmayı seviyorum
kağıdı uçak yapıp rüzgara bırakıyorum yazdıklarımı
sahibine giderse değer kazanıyor
ey yazının gerçek sahibi
gözüne gezdirip git buralardan
ölümü düşünme sakın
ruhunu temizleyecekse ağla
korkma...
ve de gülümse
bilirim ki
en çok
sana
gülmeler yaraşır...
mc
Selam Muhammed. Yazın otuz üç gün sonra gerçek sahibine ulaştı ve inan ki sana hiç kızmadım. Çünkü biliyordum gerçekten üzüldüğünü. Çünkü gözlerine baktığımda aynı kederi gördüm o zamanlar ve beni belki de en iyi senin anlayacağını düşündüm o an. Bu yazıyı gördüğümde de yanılmadığımı anladım. Çok teşekkür ederim. Senin de kaybettiğin olmuş anladığım kadarıyla, evet haklısın giden kalan kişiden de o kadar çok şey götürüyor ki. Ama hayat acımasızlığını bir tokat gibi çarptı tekrar yüreğime. Derler ki acılar olgunlaştırır. Eminim doğrudur. Ölümü düşünmedim de bu acıya nasıl dayanacağımı ve yüreğimin bunu nasıl taşıyacağını düşündüm. Gerçekten o kadar ince yakalamışsın ki beni:"ne zaman gerçek olacak çehresi" satırıyla. Bilmiyorum ne zaman olacak, ama merak etme yaşarken ölmeyi değil, zor da olsa yaşamayı seçtim.
YanıtlaSilbir gün hep beraber avcılarda bir kafeye gidiyorduk,sen yolda teker teker bir 10-15 kişiyle karşılaştın hatta geç kalmıştık gideceğimiz yere,ne kadar çok kişiyi tanıyor demiştim bu kız içimden,dünya kadar...
YanıtlaSilaradan yıllar geçmiş ben bunu hatırladım şimdi...
bu dünyanın sana ihtiyacı var,inan bana bütün tabiat senin yüzüne bakıyor gülebilme ihtimalin için.
seçiminde, yanında yürüyen birçok insandan biri olabilmek dileğiyle:)
Muhammed ya çok teşekkür ederim gece gece beni çok mutlu ettin beni, duygulandırdın. Zaten bana en çok acı veren ne biliyor musun, ben gülerim gülmesine de seçimimde yanımda olan tüm arkadaşlarım, Annem ve kardeşlerim için. Ama Babam benim en çok gülüşümü severdi. Bir kere gülsem ne olur kızım bir kere daha gül derdi telefonda konuşurken. Beni gülüşümle o kadar çok severdi ki, bana seslenirken Gülay değil Gül diye seslenirdi. İşte bu yüzden gülmek de bu kadar acı veriyor bana. Ona doyamamanın acısı ve ailemden ve ondan ayrı geçen 5 yılın hasreti yüreğimi o kadar yakan. Ama merak etme gülüyorum ve Gülmeye de devam edeceğim.Dediğim gibi tam anlamıyla ne zaman içimde bir burukluk olmadan güleceğim bilmiyorum, ama bunun için gerçekten savaşıyorum ve kaybetmeye de niyetim yok :)) teşekkür ederim yine de, Yanımda olduğun için ;)
YanıtlaSilben teşekkür ederim,var olduğun için:))
YanıtlaSil