ailemizin direği, ablamızın koruyucusu, dostumuzun sırdaşı, yoldan geçen adamın hiçbirşeyi...
kaç parçaya böldük kendimizi?
en baştan başlamak lazım. önce bebek olduk,dert yoktu ne iyi bir başlangıçtı.
sonra önümüze okul koydular.bir sürü arkadaşımız oldu.ama onlarda olan herşey bizde de olmalıydı.artık okulda başarılı bir öğrenci olmalıydık.
tabi bir de her zaman ailemize iyi bir evlat olmak var.bu hiç değişmez,ölene kadar böyle olmalıyız.en zorlarından biri bu idi. çünkü her zaman çatıştık onlarla.biz onları onlar bizi beğenmedi uzun bi süre.sonra biz de olunca anne baba, anladığımızı sandık ama bir baktık ki onlar yaşlanmış ve biz yine çatışıyoruz.
okulun ilerleyen yıllarında bir sürü şey olmaya devam ettik. tabi en önemlilerinden biri sevgili olduk. biri bitse diğerine başladık.sanırım bizi en mutlu eden birşey olmak sevmek idi.bu yüzden hiç vazgeçemeyeceğiz sevgili olmaktan.
en kötüsü ise acı olmaktı. hepimiz farklı yollardan defalarca acı olduk. üç günlük dünyada nedense en çok acı olmayı seçtik.ve her defasında acıyı yok etmek için acı çektik.şimdi bu acılara o kadar değer veriyoruz ki bütün acı hallerimizi ruhumuzun en özel yerlerinde taşıyoruz.elbet bir gün bir peri gelip ruhun o kısmını tamir eder diye..
arkadaş olmak var bir de.bu şeyin en önemli özelliği tamamen kendi seçimimiz olması ve istediğimiz zaman bu şeyi yok edebiliyoruz.ama en güzel anlar bu şeylerde saklı oluyor.
yaşamaya başlayacağım en son şey ise çalışan olmak.şimdi ben ne yapacağım ömrümün sonuna kadar?belki de çok ileriyi düşünmemeli.
belki uzun yıllardır bir şey olmaktan bıktım.
ne olursa olsun sevdiğimin olamadıktan sonra bir şey olmak istemiyorum belki de.
ya da deli çağımı atlatıyorum erkenden.
garip,
acaba insan ne zaman savaşmaktan vazgeçip,
bir şey olmaktan vazgeçip,
önüne geleni yaşamayı seçiyor?
Herkes biriydi ve herkes daha çok biri olmak için uğraşıyordu. Bir isim etiketi olarak hayata yerleştirmeye çalışıyorlardı kendilerini.Önce havalı, sonra mümkünse ürkütücü bir yaka kartına dönüşmeye çabalıyorlardı var güçleriyle.Kulağını ruhlarına dayasa pişen etlerinin cızırtısını duyacak gibiydi.Kariyerlerinin ağır ateşinde öyle pişeceklerdi, bir gün o kadar önemli olacaklardı ki,sonunda soyları boyunca kendilerine yapılmış yatırımın onlarla son bulmuş olmasına değecekti.
İnsanın bu kadar kıymetli olmasında, öyle sayılmasında bir yanlışlık vardı.İnsanı ezen bir şiddet.Hiç kimse olmama konforu yoktu.Herkes birbirinde ya da hayat içinde eriyemeyecek kadar katı haldeydi.
(ece temelkuran - muz sesleri)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder