Baba ve Piç
Elif Şafak
Metis Yayınları
Mart 2006
376 Sayfa
Puan: 8
"Kocanızın izni lazım elbette," diye devam etti sekreter, artık cıvıltılı olmayan sesiyle. "Tabii eğer evliyseniz...?"
Odadakilerin meraklı bakışları üzerinde ağırlaştı. Ne var ki Zeliha'nın yüzünde ne sıkıntıdan eser vardı ne mahcubiyetten. Bu toplumsal işkenceden keyif alıyor değildi elbette ama içinden bir ses başkalarının fikirlerini ve yargılarını umursamamayı öğütlemişti ona. Ne de olsa fark etmeyecekti sonuç olarak. Son zamanlarda bazı kelimeleri kişisel sözlüğünden çıkarmaya karar vermişti, "utanç" pekâlâ bunlardan biri olabilirdi. Bu kürtaja onay verecek bir koca yoktu ortada. Bu çocuğun bir babası yoktu.
Neyse ki kocanın olmayışı formalitelerde bir avantaja dönüştü. Görünüşe göre kimsenin yazılı iznini almasına gerek yoktu. Bürokratik düzenlemeler, evli çiftlerin bebeklerini kurtarmak için gösterdikleri özeni evlilik dışı doğan bebekler için göstermiyordu anlaşılan. Babasız bir çocuk neticede bir piçti ve İstanbul'da bir piç, sallanan bir diş gibi her an düşmeye hazırdı.
Baba ve Piç, İstanbul-San Francisco hattında gidip geliyor: Müslüman-Türk Kazancı ailesiyle Ermeni asıllı Amerikalı Çakmakçıyanların 90 yıla yayılan öyküleri iç içe. Kederli bir geçmişi tamamen unutmak mı daha doğru, geçmiş bilincini beraberinde taşımak mı? Diğer yandan bir kadınlar romanı Baba ve Piç: Erkeklerin apansız ve açıklamasız ölüverdiği, geriye hep kadınların kaldığı bir sülaleden dört kuşak kadının hikâyesi. Anneannelerin, ciciannelerin, teyzelerin hafızalarıyla can bulan bu romanı severek okuyacaksınız.
Elif Şafak'ı vatan haini yapan kitap.Yazarın "Aşk" romanından sonra en sevdiğim kitabı.Olaylar, kesişmeler, Türkler, Ermeniler... yazar yine kelimelerle oynamış ama bu sefer romanında olaylar fazla, bu nedenle okuyucuyu çok fazla sıkmıyor.
Kitaptan Bölümler
İnsan sesinin saflığıyla okunması gereken ezanın mikrofonlar ve hoparlörle şehrin üzerinde kükreyen bir elektro-tarrakaya dönüşüp insanlıktan çıkmasından oldum olası nefret ederdi.
Hayatta başarmak için yeteneğin ya da sebebin yoksa, uğraşma boşuna, bir şey olmakla yetin. Sahip olma, sadece ol.
...
Varolmak için yeteneğin ya da geçerli bir sebebin yoksa, sadece tahammül et hayata.
Toplum ile Benlik arasında derin bir uçurum, onun üzerinde de sarsak bir asmaköprü varsa , umutsuzca ikisini bağlamak yerine, pekala asmaköprüyü yakıp Topluma uzaktan veda etmek suretiyle, ebediyen Benliğin tarafında kalabilirsin.
Sırf içine doğdukları öğretileri ezberleyerek ahkam kesen kopyacı din fanatiklerinden daha makbul olmalı dinsizliği...
Diyasporadaki Ermeniler arasında Türklerin soykırımı kabul etmesini asla istemeyecek olanlar var.Çünkü Türkler bunu kabul edecek olurlarsa ayağımızın altındaki halıyı çekip, bizi bir arada tutan en güçlü ve belki de tek bağı ortadan kaldıracaklar. Tıpkı Türklerin yapılan haksızlığı inkar etme alışkanlığı olması gibi, Ermenilerin de yapılan haksızlığın hatırasına dört elle yapışıp, "mazlum" kimliğinin keyfini sürme alışkanlığı var. Görünüşe göre her iki tarafın da değişmesi şart. İki tarafın da acilen terk etmesi gereken kabuklanmış dogmaları var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder